Giriş:

Geçtiğimiz on üç yılda milyonlarca Suriyeli, güvenlik arayışıyla ana vatanlarından kaçmış, sığınma ve göçün getirdiği zorluklarla karşı karşıya kalarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hayat zaman içinde savaştan kaçan Suriyeliler için zorlaşmakta, Suriye’ye güvenli geri dönüş ve insanca yaşam umutları sönmektedir.

Çatışmaların devam etmesi, Suriye’deki insani koşulların önemli ölçüde kötüleşmesi ve krize siyasi çözüm bulma konusunda etkili bir çabanın olmamasıyla birlikte, mevcut şartlar altında geri dönüş umudu söz konusu olamayacaktır. Yerinden edilmiş Suriyeliler ve mülteci krizi, dünyadaki en büyük mülteci krizlerinden biri olarak sınıflandırılmıştır. Suriyeli mültecilerin sayısı 5,28 milyon kişiye ulaşırken, yaklaşık 6,8 milyon yerinden edilmiş kişi artan acılar içinde ülke içinde sıkıntı çekmektedir.

Suriye rejimi ve bazı uluslararası çevreler, Suriyelilerin ülkelerine dönmesi fikrini pazarlamaya çalışırken, hazırlanan raporlar gerçeğin bambaşka olduğunu göstermektedir. Devam eden çatışmalar, zorlu koşullar, bozulan ekonomik şartlar ve altyapı, Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşlerinin önündeki en büyük engellerdir. Rejimin, Suriye’nin güvenli, geri dönenleri kabul etmeye hazır hale geldiğini ve Suriyelilerin geri dönmesi gerektiğini iddia eden söylemlerinin artmasına rağmen gerçekler, sınırı geçerek başka ülkelere sığınan Suriyelilerin sayısında bir artış olduğunu göstermektedir.

Yıkıcı depremden önceki yıllarda Suriye içinde 15 milyondan fazla insan (nüfusun üçte ikisi) acil insani yardıma muhtaç durumdaydı. Bu doğal afetin gerçekleşmesiyle birlikte Suriye toplumundaki en savunmasız grupların durumu daha da ağırlaşmıştır. Bu afet, insani krizi daha da ağırlaştırmış, yoksullara ve yerinden edilmişlerin sırtına yeni yükler yükleyerek ve yeni sıkıntılarla karşı karşıya bırakarak yardım ve temel hizmetlerin alımını zorlaştırmıştır.

Bütün bunlar Suriyelileri, Avrupa’da daha iyi bir yaşam arayışıyla Akdeniz’i geçmenin zorlukları ve tehlikeleriyle karşı karşıya getirmiştir. Bu durum, ülkelerindeki zor koşulların ve güvenli bir ortamın eksikliğini ortaya koymaktadır. Pek çok kişi, yolculuklarının bir ara durağı olan Lübnan ve Türkiye’ye doğru hızla yol almaktadır.

Akdeniz’deki bu yolculuk birçok Suriyeli için zor ve tehlikeli bir duraktır. Bu yolculuk, denizde boğulmaktan insan kaçakçılığına, komşu ülkelerde tutuklanma ve yerinden edilme tehlikelerine kadar pek çok zorluğu bünyesinde barındırmaktadır.

Kendilerini denizdeki tehlikeler karşısında savunmasız bulan Suriyeli göçmenlerle ilgili şok edici gerçekler, uzlaşma anlaşmalarının başarısızlığını ortaya koymaktadır. Göçmenlerin büyük çoğunluğunun uzlaşma bölgelerini terk etmesi, Rusya ve rejimin vatandaşlara güvenlik ve istikrar sağlama konusundaki başarısızlığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu başarısızlığın sorumluları hesap vermeli ve her nerede olurlarsa olsunlar Suriyeliler için güvenli bir ortam ve insana yaraşır bir yaşam sağlanmalıdır.

Suriye-Lübnan Sınırında Tehlikeli Yolculuk:

Son haftalarda Lübnan-Suriye sınırı artan bir hareketliliğe sahne olmuştur. Yüzlerce Suriyeli, Lübnan’a, oradan da Avrupa’ya ve başka yerlere kaçmak için zorlu sınır bölgelerinden geçmektedir. Bu operasyonlar El-Arida ve El-Abudiye gibi bilinen koridorlardan geçerek Wadi Khaled’e, oradan da Jabal Akrum’a ve Beka’daki Hermel sınırına kadar uzanmaktadır.

Lübnan’da bazı çevreler, ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı ile boğuşan Lübnan’dan tüm mültecilerin sınır dışı edilmesi çağrılarıyla birlikte Suriyelilere yönelik ırkçılık tezahürlerinin arttığına şahitlik etmektedir. Lübnan Ordusu’nun günlük verilerine göre ağustos ortasından beri yaklaşık 6100 Suriyelinin Lübnan’a yasa dışı yollardan girişi engellenmiştir.

Yasa dışı yollarla Lübnan’a gizlice giren Suriyelilerin çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır Kaçakçılık çeteleri, izlenmesi ve kontrolü zor olan arazilerden yararlanmakta ve bazen günde 2000 dolara varan büyük karlar elde etmektedirler.


Binlerce Kişinin Lübnan’a Kaçışı ve Mültecilere Yapılan Yardımın Azaltılması:

Lübnan ordusunun istatistikleri, yasa dışı yollarla gelen Suriyelilerin sayısında sürekli bir artış olduğunu göstermektedir. 2022’de tutuklu sayısı 20 bini, 2023’ün başından eylül ayına kadar olan dönemde ise 22 bini aşmıştır. Bu rakamlar, en fazla geçişin Ağustos 2023’te yaşandığını göstermektedir ki gözaltına alınanların sayısı sekiz binin üzerine çıkmıştır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, Birleşmiş Milletler, Lübnan’da Suriyelilerin ülkelerine bir an önce dönmeleri yönünde artan çağrıların ve Lübnan kaynakları üzerinde artan ekonomik ve sosyal baskıların gölgesinde, gelecek yıl Lübnan’da nakdi yardımı alacak mülteci ailelerin sayısını yaklaşık üçte bir oranında azaltma kararını duyurmuştur.

BMMYK sözcüsü Lisa Abou Khaled perşembe günü yaptığı açıklamada, “finansmandaki önemli azalışın”, 2024 yılında bu yıla oranla azalarak yaklaşık 88.000 aileye aylık nakdi yardım sağlanmasına yol açacağını açıklamıştır.

Yaklaşık 190.000 ailenin aylık yardım almaya devam ettiğini ve bu miktarın aile başına aylık maksimum 125 ABD doları olduğunu belirtmiştir. Ayrıca ısınma masraflarını karşılamak için ek destek sağlayan kış yardım programının da bu yıl durdurulacağını sözlerine eklemiştir.

Abou Khaled, bu azalışın Lübnan’ın 2019’dan bu yana yaşadığı ciddi mali krizin gölgesinde gerçekleştiğini, zira ülkenin yaklaşık 790.000 Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını açıklamıştır ki bu da kişi başına düşen mülteci sayısında dünyada birinci sırada yer almasını beraberinde getirmektedir. Devam eden Suriye krizi ve çatışmaların gölgesinde Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin yüzde 90’ının aşırı yoksulluk sınırının altında yaşadığını da doğrulamıştır.

Türkiye’de Ekonomik Zorluklar ve Artan Nefret Söylemi Karşısında Ayakta Kalma Mücadelesi:

Bu dramatik durumun devam etmesiyle Türkiye’deki Suriyelilerin durumu kötüleşmektedir. İstismar ve yinelenen yasa dışı davranışlar arttıkça bitmek bilmeyen acılara maruz kalmaktadırlar. Son dönemde mültecilere yönelik nefret söylemi ve ırkçılığın artması, Türkiye’de ikamet eden Suriyelilere karşı ırkçı, psikolojik ve fiziksel saldırı ve istismar dalgasına yol açmıştır.

Kamuya açık yerlerde ve sosyal medya aracılığıyla Suriyelilere karşı taciz ve saldırı vakaları artış göstermiştir. Nefret söylemindeki bu artış Türkiye’deki Suriyelilerin yaşamını da önemli oranda etkilemiştir. Sürekli bir kaygı, muhtemel saldırı ve tehditlere maruz kalma korkusuyla yaşamaktadırlar.

Türkiye’deki Suriyeliler, ülkelerindeki şartların güvenli geri dönüşe izin vermemesi nedeniyle kronik sorunlar yaşamakta ve sığınacakları başka ülkelere göç etme girişimleri ancak tehlikelerle dolu zorlu bir yolculuktan sonra başarıya ulaşabilmektedir. Bütün bunlara rağmen Suriyeliler, yerle bir edilmiş bir Suriye’ye dönmektense tehlikeli bir yasa dışı göç macerasına atılmayı tercih etmektedirler ki Türkiye’de kendilerine yönelik ırk ayrımcılığının yanı sıra büyük ekonomik ve yasal sıkıntılarla da karşı karşıya kalmaktadırlar.

Bilinmeze Yolculuk:

Kıbrıs’a Deniz Yolculuğu ve Lübnan’a Geri Dönme Korkusu:

Kıbrıs Cumhuriyeti, endişe veren ve Suriye’deki savaş ve çatışmalardan kaçan Suriyelilerin kaderinin tehlikeye atılması konusunda uyarı niteliği taşıyan bir adımla Suriyeli göçmenlerin Lübnan’a geri gönderilmesine yönelik tedbirlere yönelmektedir. Bu adım, Lübnan’daki kriz koşullarının gölgesinde mültecilerin akıbetine dair endişelerin artmasına neden olmaktadır. Bu eylemler, ülkedeki siyasi ve ekonomik şartların kötüleşmeye devam etmesiyle birlikte Lübnan’a zorla geri dönen Suriyelilerin karşı karşıya olduğu yeni bir tehlikeyi ortaya çıkarmaktadır.

Ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti Lübnanlı yetkililere, Lübnan’dan gelen yasa dışı göçmen akınıyla ilgili sorunlarla başa çıkmayı amaçlayan bir dizi önlem önermiştir. Kıbrıs’ın en büyük gazetesi “Phileleftheros”, Kıbrıs Göç Bakanlığı’nın Lübnanlı mevkidaşına, Lübnan’dan yasa dışı göçmen akışını azaltmak amacıyla iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini artırma girişimi ile ilgili resmi bir mektup gönderdiğini ortaya çıkarmıştır.

Bu kişilerin Lübnan’a geri gönderilmesi hayatları ve gelecekleri açısından büyük bir tehdit ve tehlike olarak görülmektedir. Lübnan hükûmeti tarafından Lübnan’da tutuklanabilirler veya ülkelerine erken dönmeye zorlanabilirler ki bu da Suriye rejim güçleri tarafından tutuklanmalarına yol açabilir.

Bu, yasa dışı göçmenlerin Avrupa’ya göçleri sırasında, Akdeniz’de boğulmaktan, geçtikleri ülkelerde kaçakçıların veya yetkililerin şiddet ve istismarına maruz kalmalarına kadar karşılaştıkları sorunları ve tehlikeleri artırmaktadır. Tüm bunlar, bu göçün yükünün büyüklüğünü ve artan tehlikelerini vurgulamaktadır.

Bulgaristan Sınırındaki Mültecileri Takip Eden Şiddet ve Bu Şiddetin Cezasız Kalması Korkusu:

Bulgaristan-Türkiye sınırında, Bulgar yetkililerini hesabı sorulmayan şiddet ve kötü muameleyle suçlayan göçmenlerin ve sığınmacıların trajedisi devam etmektedir ve bu durum hukukçular ve insani yardım kuruluşları arasında büyük endişe yaratmaktadır. Bulgaristan’a sığınma talebinde bulunan Suriyeliler, sorunlar ve umutlar arasında gidip gelen karmaşık bir gerçeklikle karşı karşıyadır.

Bulgaristan Helsinki Komitesi, göçmenlerin Bulgar sınır polisi tarafından saldırıya uğradığı ve kötü muameleye maruz kaldığı vakaları ortaya çıkarmaktadır. Komite başkanı Krassimir Kanev, vahşi saldırı vakalarına değinerek, bazı polis memurlarının göçmenleri gözaltına alırken çok fazla şiddet uyguladığını, bazılarının ise eylemlerinden sorumlu tutulmayacaklarına inandıklarını vurgulamıştır.

Bulgaristan’daki ormanlardaki yoğun çevre koşulları ve izole alanlar, polisin denetimsiz güç kullanmasını kolaylaştırmakta ve hesap vermeden uygulamalarına devam etmesine imkân tanımaktadır. Kanev, göçmenlere karşı hoşgörüsüzlük ve hoş karşılanmamaları politikasını uygulamak için hukuk dışı davranışların kasıtlı olarak teşvik edildiğini vurgulamaktadır.

Bulgar insan hakları örgütü Mission Wings’in başkanı Diana Dimova ise Balkan devletinin, yetkililerinin uluslararası koruma arayan kişilere karşı işlediği suçları yıllardır gizlediğini ifade etmektedir.

Bulgaristan’daki Suriyeli göçmenler meselesi, adaletin sağlanması konusunda baskı yapılması için aydınlatılması, herkes için insan haklarının güvence altına alınması ve bu zorlu yolculuk sırasında haklarının ve saygınlıklarının güvence altına alınması için kendileriyle etkili bir şekilde etkileşime geçilmesi gereken hassas bir konu olmayı sürdürmektedir. İntikam korkusu ve bunun gelecekte önlerine çıkacak fırsatları etkilemesine rağmen asıl zorluk mültecileri, şikayetlerini kaydetmeye ikna etmek olmaktadır.

Sınır Tanımayan Doktorlar Yunanistan’ın Göçmenlere Yönelik İhlallerini ve Şiddet Uyguladığını Ortaya Koyuyor:

Sınır Tanımayan Doktorlar’ın hazırladığı bir rapor, Yunan makamlarının insan hakları ihlallerinin ve göçmenlere uyguladığı istismarın korkunç ayrıntılarını ortaya koymaktadır. Yunan adalarına gelenlerin çıplak bırakılma, üst araması, dayak, mallarına el konulması, hatta bir kısmının zorla denize geri gönderilmesi gibi korkunç muamelelere maruz kaldığı ve bu ihlallere üniformalı kişilerin de karıştığı gözlenmektedir.

Rapor, ülkelerindeki şiddet ve zulümden kaçarak Yunanistan kıyılarındaki başka bir trajediye sığınan mültecilerin maruz kaldıkları korkunç şartları ortaya koyan 56 vakaya odaklanmaktadır. Raporda mültecilere ait etkileyici ifadeler ortaya konmuştur. İçlerinden biri şöyle anlatmaktadır: “Yunan karasularına girer girmez, küçük gri bir tekne üzerimize doğru geldi ve maskeli bir adam tekneden atlayıp önündeki kişiye vurdu. Daha sonra teknenin motorunu çıkarıp suya attı. Bizi denizin ortasında motorsuz bıraktı.”

Sınır Tanımayan Doktorlar, bu uygulamaları güçlü bir şekilde kınadığını ifade etmiş, Yunan hükûmetine ve Avrupalı ​​liderlere, koruma talep eden bireylerle insanca ve saygın bir şekilde ilgilenme, haklarını ve saygınlıklarını garanti altına alma çağrısında bulunmuştur. Bu rapor, göçmenlerin ve sığınmacıların Avrupa’ya giderken karşılaştıkları zorluklara ışık tutmakta, suistimalleri engellemek ve sorumluların hesap vermesi için bu ihlallere ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütülmesi konusundaki acil ihtiyacı ortaya koymaktadır.

Dernekler ve yardım kuruluşları, Ege Denizindeki adalardaki savunmasız bireylere yardım sağlamak için çalışmaktadır. Ancak yetkililerin, çabalarını engellemesi nedeniyle zorluklarla karşılaşmakta ve haklarında dava açılmaktadır. Sınır Tanımayan Doktorlar Uluslararası Başkanı Dr. Christos Christou, Yunan hükûmetine ve Avrupalı ​​liderlere yönelik kararlı bir çağrıda bulunarak şöyle demektedir: “Yunan hükûmetini ve Avrupalı ​​liderleri, Yunanistan’da sığınma talep eden kişilere insanca ve saygılı davranılmasını sağlamak için derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.”

Başta Suriyeliler Olmak Üzere Göçmen Sayısındaki Hızlı Artış:

“Syria Report” internet sitesinin 14 Kasım 2023’te yayımladığı “Suriyelilerin Avrupa Birliği’ne Yasa dışı Sınır Geçişlerinin Açıklanması (2009-2023)” raporu bu yıl yaklaşık 75.255 Suriyelinin yasa dışı yollardan Avrupa Birliği’ne geçmeye çalışırken tutuklandığını ortaya koymuştur. Bu rakamlar geçen yılın aynı dönemine göre (68.476) %9, 2021 yılının tamamına göre ise (46.395) %38 artışa işaret etmektedir. Bu eğilim devam ederse, yasa dışı olarak tutuklanan Suriyelilerin sayısı 2023 yılı sonuna kadar 100.000’i aşabilir ki bu sayı 2015’ten bu yana ulaşılan en yüksek rakam olacaktır. Avrupa topraklarına ulaşan Suriyelilerin sayısı ise yaklaşık 600.000 kişiye ulaşmıştır. Bu durum, evlerinden kaçan ve güvenli bir sığınak arayan mültecilerin Suriye’den Avrupa’ya akının devam ettiğini göstermektedir. Bu istatistikler devam eden göçün sorunlarına ışık tutmaktadır.

Dönüş ile Hayatta Kalma Dişlileri Arasında:

Suriye trajedisindeki dramatik dönüşümle birlikte acı bir gerçek ortaya çıkmaya başlamıştır. Suriye’ye komşu ülkelerdeki pek çok Suriyeli mülteci, yolculuğun tehlikeleri, maliyetinin yüksek olması veya yukarıda belirtilen diğer sebeplerden dolayı Avrupa’ya veya başka bir ülkeye gidememeleri nedeniyle zorunlu bir tercih olarak kaçtıkları karmaşık ve dramatik şartlara rağmen kendi ülkelerine dönmek zorunda kalmaktadır. Bazıları, bu insanların, toprakları savaş alanına, kan ve yıkım alanına dönüşen bir ülkeye dönmeye hazırlandıklarına inanamamaktadır.

Bu zorunlu geri dönüşün ardında çeşitli nedenler vardır. Bunlardan en önemlisi, komşu ülkelerdeki Suriyelilerin yaşadığı muazzam yaşam baskısıdır. Bu ülkelerdeki uluslararası yardımların azalması, yaşam maliyetlerinin yükselmesi ve ekonomik şartların kötüleşmesi nedeniyle yaşam şartları önemli oranda kötüleşmiştir.

Hukuki konular da geri dönüş kararını büyük ölçüde etkilemiştir. Birçoğu, kendilerini tutuklanma ve sınır dışı edilme tehlikesiyle yüz yüze bırakan kısıtlamalar ve yasal zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca ailelerde geçimlerini sağlayan kişilerin olmaması ve bazı ailelerin sosyal statüsü de bu karmaşık bağlamda rol oynamıştır. Pek çok Suriyeli, sığındıkları ülkelerde kendilerini ailelerinden uzakta bulmuştur. Bu durum, zorlu koşullara rağmen aile ve sosyal bağlarını sürdürebilmeleri için memleketlerine dönmeyi acil bir mesele haline getirmektedir.

Şiddet ve Bombalamalarda Artış ve Rusya’nın 230 Hava Saldırısı Düzenlediğini İtiraf Edişi:

Suriye’deki çatışmalarla ilgili gelişmeler, özellikle Suriye rejim güçleri ve Rusya’nın geçtiğimiz Ekim ayının 5’inde başlattığı son harekatın ardından, ülkenin kuzey bölgelerinde yeni bir şiddet ve yıkım rekoru kırmaktadır. Rusya, Şam ve Orta Bölgedeki Rus Koordinasyon Merkezi Başkanı Tümgeneral Vadim Collet aracılığıyla, 230’dan fazla hava saldırısı düzenlediğini ve 900’den fazla topçu atışı görevi gerçekleştirdiğini kabul etmiştir ki bu da şimdiye kadar 120.000’den fazla kişinin ölmesine, yaralanmasına ve yerinden edilmesine yol açan kanlı askeri gerilimde 1.125 tesisin yıkılmasına ve yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açmıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in son raporu, üçte birinden fazlası çocuk ve 14’ü kadın olmak üzere 70’den fazla kişinin öldüğünü, 349 kişinin yaralandığını, 43 sağlık tesisinin, 24 okulun ve 20 su sisteminin tahrip edildiğini belirtmektedir.

Yoğunlaşan çatışmaların, altyapının büyük yıkıma uğramasının ve temel sarf malzemeleri kıtlığının ortasında Kuzeydoğu Suriye’de çatışmaların ve karşılıklı bombalamaların devam etmesi, bölge sakinlerini zorla yerinden edilmeyi ve sığınmayı güvenlikleri için tek seçenek olarak tercih etmeye zorlamıştır.

Güvenli Bir Ortam: Suriyelilerin Güvenli, Gönüllü ve Onurlu Geri Dönüşünün Anahtarı:

Suriye’deki bu acı gerçeğin gölgesinde, Suriye krizine, Suriyelilerin geri dönüşleri için koşulları ve ihtiyaçları doğrultusunda güvenli bir ortam sağlayacak kapsamlı bir siyasi çözüm bulunmasının önemi göze çarpmaktadır. Bu sadece siyasi bir mesele değil, aynı zamanda Suriyelilerin ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşleri için hayati önem taşıyan bir geçişi temsil etmektedir.

Suriyelilerin geri dönüşü için güvenli ve uygun bir ortam sağlanması için siyasi çözüm zorunlu hale gelmiştir. Suriye’deki ekonomik durum hızla kötüleşmekte, çatışmalar devam etmekte ve altyapı tahrip edilmektedir. Bu durum, güvenli ve istikrarlı bir ortam olmadan geri dönüşleri zor ve tehlikeli hale getirmektedir.

Devam eden çatışmalar ve Suriye rejiminin gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri gibi acı gerçekler göz ardı edilemez. Bu gerçek, Suriye’ye dönüşü, ülkelerine dönmek isteyen Suriyeli mülteciler için son derece zor bir seçenek haline getirmektedir.

Bu nedenle uluslararası topluma, kapsamlı bir siyasi çözüm bulmak için çabalarını ve koordinasyonlarını yoğunlaştırma çağrısında bulunuyoruz. Bu çözüm sadece siyasi bir çözüm değil, aynı zamanda Suriyelilerin onurlu ve güvenli geri dönüşünü sağlayacak olan güvenli ve istikrarlı bir ortam sağlamanın tek güvenli yoludur.

Siyasi çözüm bulmaya yönelik ortak çalışma, Suriyeliler için daha iyi bir geleceğe ulaşma konusundaki gerçek umudu temsil etmektedir. Uluslararası toplum birlik olup bu hedefe ulaşmak için kararlılıkla çalışabilirse bu, Suriyelilerin ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için güvenli ve istikrarlı bir ortam sağlamaya yönelik köklü bir adım olacaktır.