Ülkenin kuzey bölgelerinde ülke içinde göç ettirme vakaları her geçen gün artırmakta, Halk, günlük yaşamı tehdit eden acı bir sağlık gerçeği ve ekonomik koşullar altında yaşamaktadır. Bu durum, sağlık kurumlarının olanaklar ve kaynaklar açısından ciddi bir eksiklik yaşadığı insani felaketin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.

Ekonomik düzeyde çoğu Suriyeli aile aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Yüksek enflasyon ve ekonomik fırsatların eksikliği, Suriyelileri kaçınılmaz bir mali sıkıntıya sokuyor. Binlerce aile, ülkedeki yaraları derinleştiren ekonomik çöküntüsü ortasında temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele etmektedir.

UNHCR’ın son güncellemesi, 6,8 milyondan fazla insanın sağlık hizmetlerine, güvenli barınmaya ve temel gıdaya erişimde zorluklarla karşı karşıya olduğu Suriye’deki iç göçün boyutunu göstermektedir. Uluslararası alanda, Suriyeli mültecilerin sayısı komşu ülkelerde hâlâ artmaktadır. Şu anda 5.28 milyondan fazla kişiyi kapsayan bu nüfus hayatta kalabilmek için acil insani destek ve yardıma ihtiyaç duymaktadır.

Manipülasyon ve hırsızlık arasındaki insani yardım:

Demokrasiyi Savunma Vakfı FDD tarafından yayınlanan “Suriye’deki İnsani Yardımların Sistematik Hırsızlığını Sonlandırmak için bir Strateji” başlıklı bir rapor, Suriye ve Türkiye’deki 6 Şubat depreminden önce ve sonra Birleşmiş Milletler yardım fonlarının yasadışı kullanımı ve şüpheli transferler hakkında bilgi vermektedir. Esad rejiminin tarihi, yardımın sistematik manipülasyonunu göstermektedir. manipülasyon sadece yardımın çalınmasıyla sınırlı değildi, aynı zamanda rejimin savaşlarını ve devam eden şiddet eylemlerini finanse etmek için kullanılmaktadır.

12 yıllık savaş boyunca Esad rejiminin bölgelerine yapılan insani yardımların, etkilenen halka yardım etmek yerine, en iğrenç savaş suçlarının desteklenmesine katkıda bulunduğu görünmektedir. Bu durum, yardımın alıcılarına en çok ihtiyaç duydukları anda ulaşmasının ne kadar etkili olduğu konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.

Ülkeye büyük miktarda yardım akınının yaşandığı 6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından medyada ve sosyal medya platformlarında yayılan raporlar, yardımların çalındığını ve manipüle edildiğini ortaya çıkarmıştır. Doğal felaketin, çabaları birleştirme ve yardımların ulaşımını kolaylaştırma fırsatı olacağı bekleniyordu. Ancak, gerçeklik tam tersi oldu ve ilgili taraflar, binlerce mağdura gerekli desteği sağlama konusunda başarısız olmuştur.

Etkilenen bölgelere yardım ulaşma çabaları, durumu daha da karmaşık hale getiren engellerle karşılaşmıştır. Suriye’deki çatışmanın tarafları, acil insani ihtiyaçları göz ardı ederek, siyasi karışıklıklar nedeniyle yardımların zarar gören bölgelere ulaşmasını engellemiştir.

Birçok ülke, yardımların Suriye rejiminin kontrolündeki Şam ve Halep havaalanları üzerinden ulaştığını duyurdu. Rejimin yardımları adil bir şekilde dağıtma sözü vermesine rağmen yeni skandallar, yardımların çalınması, siyasi amaçlarla kullanılması ve rejim destekçilerine ya da şüpheli gruplara devredilmesi yönünde bir dizi suçlamayı ortaya çıkarmıştır.

Esad’ın manipülasyonu ve BM ihlalleri:

Kanıtlar ve raporlar, Suriye’deki sistematik yardım yönlendirmesinin son yıllarda daha da kötüleştiğini gösteriyor. 2013 yılında, Birleşmiş Milletler Suriye’deki İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin eski başkanı, rejimin kontrolü altındaki bölgelerde yardım dağıtımına ilişkin devam eden müzakereler ve bu operasyonların nasıl şeffaf olmayan yollarla yönlendirildiği konusunda uyarmıştır.

BM yetkililerinin bariz manipülasyonu ve yolsuzluğu bazen açıkça görülüyor. Bazı raporlarda, bazı Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin Suriyeli yetkililere araba, altın para gibi hediyeler sunduğu, hatta vasıfsız akrabaların devlet memuru olarak atandığı belirtilerek, yardım dağıtımının şeffaflığı ve bütünlüğü konusunda soru işaretleri ortaya çıkmaktadır.

Bu manipülasyonun temel nedeni, Birleşmiş Milletler’in, Esad rejiminin uyguladığı baskı ve koşulları, operasyonlarını sürdürmenin bedeli olarak kabul etmesidir.Bu uygulamalar Birleşmiş Milletler’in tarafsızlığından ve bağımsızlığından vazgeçtiğini doğrulamaktadır. Rejim, baskısını finanse etmek ve mali kazanç elde etmek için bu uygulamalardan yararlanmaktadır.

Yardım çalışanları maruz kaldıkları baskıları kabul etmiyor ve yardım sağlamanın tek yolunun rejimin şartlarını kabul etmek olduğunda ısrar ediyorlar. Bu da Suriye halkına yönelik baskının daha da artmasına yol açmaktadır.

Öte yandan rejim, Birleşmiş Milletler’in piyasa altı dolar kurunu kullanmasından faydalandı, bu durum döviz kurlarındaki dalgalanmalar yoluyla kısa sürede yaklaşık 100 milyon dolarlık yardım fonunun aktarılmasını sağlamıştır.

Raporlar, yaptırım uygulanan kişiler ve insan hakları ihlalcileri için sözleşmelerin varlığını gösteriyor. bu da insan haklarının korunması ve satın alma süreçlerinde şeffaflığın sağlanması konusundaki bariz başarısızlığı yansıtmaktadır. kaygı uyandırıcı bir bağlamda, Birleşmiş Milletler, çalışanlarını Şam’daki Turizm Bakanlığı ve Samer Foz’un ortak sahibi olduğu Four Seasons Otel’de barındırmak için 2014’ten 2021’e kadar yedi yıl boyunca 81,6 milyon dolarlık büyük miktarda para harcamıştır. Bu paranın gerçek kullanım amaçları ve yasa dışı ve şeffaf olmayan amaçlara hizmet edecek şekilde nasıl sömürüldüğü hakkında soruları gündeme getirmiş.

Almanya’nın eski BM diplomatı Carsten Fieland, bu durumu “radikal bir seçenek” olarak tanımladı, milyonlarca ihtiyaç sahibinin yardımların askıya alınması veya yönlendirilmesi nedeniyle acı çektiği bir durum. Yardımların yönlendirilme olasılığına rağmen, bu fonlar, Esed’in insan hakları ihlallerine destek sağlama adına kullanılmaktadır.

Ayrıca, Rejimin kendi çıkarlarına hizmet etmeyen yardım operasyonlarına engellemesi, BM kurumlarının kendi etkin kontrolü altındaki kuruluşlarla ortaklık kurmasını gerektirmesi gibi insani operasyonları etkisiz hale getiren diğer zayıflatma taktikleri kullanmıştır. Suriye rejimi, Birleşmiş Milletler çalışanlarının halkın ihtiyaçlarını etkin bir şekilde değerlendirmesini, kendi kontrolü altında olmayan bölgelere ulaşmalerini engellemektedir.

Denetim mekanizmaları ve acil reform ve şeffaflık ihtiyacı:

Kamuoyu baskısı, Suriye’de BM yardım standartlarının yayınlanmasına yol açtı, ancak FDD raporunda belirtildiği gibi, bu standartların uygulanmasını izleme komitesi henüz toplanmamıştır. Wieland, bağışçı çevrelerin ve reform yanlısı seçmenlerin, Kremlin ve Birleşmiş Milletler’in herhangi bir bölümü tarafından tercih edilen mevcut duruma karşı hareket ettiğini vurgulamıştır.

Rusya medyasında yayınlanan standartlar rahatsız edici anlamlar taşıyor, ancak Birleşmiş Milletler belgelerin yetkili bir suretini yayınlamamıştır. Bağışçı ülkeler, standartları açıklaması ve reformun en önemli öncelik olduğunu teyit etmesi için Genel Sekreter’e baskı yapmalıdır. Birleşmiş Milletler, medyayı ve basını reform kampanyasına yer vermeye ve standartları daha geniş çapta yaymaya talep etmelidir.

Bu bağlamda, daha fazla şeffaflık ve değişimin sağlanması için Suriye ve Orta Doğu’da üst düzey makamlara reform savunucularının atanmasına acil ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, yardım sağlayanların hareket özgürlüğünün sağlanması, ortaklarını siyasi kısıtlamalar olmadan seçebilmelerinin sağlanması ve yardım operasyonlarının insanlık ve insan hakları ilkelerine saygılı olmasının sağlanması yönünde çağrılar vardır.

Birleşmiş Milletler ajansları, 2020 yılında Suriye’de mal ve hizmetler için 200 milyon doların üzerinde harcama yapmış ve toplamda 2014 yılından bu yana 2 milyar doların üzerinde bir harcama gerçekleştirmiştir. Büyük miktarlarda harcanan paraların mal ve hizmet alımları için dikkatlice denetlenmesi ve gözetilmesi gereklidir.

Suriye rejimi insani yardımı silah haline getirmesi:

Vatandaş Onuru Derneği tarafından daha önce yayınlanan “YARDIM SİLAHLANDIRILMASI, MÜDAHALE VE YOLSUZLUĞUN” raporu, rejimin insani yardımı kontrol etme ve siyasi hedefleri doğrultusunda kullanma yöntemlerini aydınlatmaktadır.
Rapor, rejim bölgelerinde çalışan uluslararası ve yerel kuruluşların yönetici ve çalışanlarıyla yapılan görüşmelere dayanmaktadır.

Rejimin, insani yardım projelerinden yararlanan tarafları belirlemek ve rejime yakın kişileri hassas rollere atamak da dahil olmak üzere, bu kuruluşların çalışmalarını etkilemek için çeşitli yöntemleri nasıl kullandığını göstermektedir.

İlginç bir araştırmada, şaşırtıcı sonuçlar, rejim müdahalesinin insani yardımın yönlendirilmesi üzerindeki ciddi etkisini ortaya koymuştur.

Sonuçlar, Dernekten bir ekip tarafından yürütülen ankete katılanların yüzde 81’inin, Suriye rejiminin, yararlanıcıları belirleyerek, yöneticileri atayarak ve yardımı askeri veya güvenlik güçlerine vererek insani yardım kuruluşlarının çalışmalarına ciddi şekilde müdahale ettiğine inandığını doğrulamaktadır.

Dikkat çekici olan, katılımcıların %77’sinin devlet kurumlarının denetiminin, kuruluşların çalışmalarına müdahalede bulunan önemli bir kaynak olduğunu düşündüğüdür. Ayrıca, sonuçlar, katılımcıların %95’inin işlerini kaybetme korkusu taşıdığını ve %38’inin müdahaleyi reddetmeleri nedeniyle tutuklanma veya baskı korkusu duyduğunu göstermektedir.

Göze çarpan gözlemler arasında, katılımcıların %44’ünün, insanî yardımların %25’ten fazlasının askerî gruplara yönlendiğine inandığıdır. Bu durum, yardımların amacı dışında kullanılması konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Araştırma, rejime yakın kişilerin akrabalarının kuruluşlarda istihdam edilmesinin, denetim aracı olarak kullanıldığını ve raporların rejime sunulduğunu göstermektedir, bu da insani çalışmaları kontrol ve casusluk riskine sokmaktadır.

Suriye Filistinlileri için Eylem Grubu’nun kısa süre önce işaret ettiği şey buydu: Rejimin istihbaratları, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) bir dizi çalışanını işten uzaklaştırdı ve ajansı güvenliğe tehdit oluşturdukları bahanesiyle işten çıkarmaya zorlamıştır. Bu çalışanların işten çıkarılmasının, akrabalarından birinin rejime muhalif partilerde bulunma suçlamalarının sonucu olduğu ortaya çıkmıştır.

Birçok Filistinli mülteci, UNRWA’daki personel seçim yönteminden rahatsızlık duyduklarını belirtti. İşe alım süreçlerinde torpilin yaygın olduğu ve istihbarat tarafından kontrol edildiği görülür. Örneğin, Filistinli olmayan ve Suriye istihbarat servisleri içinde nüfuz sahibi mezheplere mensup kişileri, özellikle de çalışanların atanmasında artık UNRWA Genel Direktöründen daha fazla etkiye sahip olan Filistin Şubesi’nin istihdam edilmesi gibi.

Rejim ve Rusya sınır ötesi yardım girişini kontrol etmeye devam ettikçe artan ihtiyaçlar:

Suriye’de kötüleşen insani durum, 27 Eylül 2023’te yapıldığı BM Güvenlik Konseyi brifinginin en önemli önceliğidir. Son oturum, Suriye halkının zorlu insani koşullar altında artan acılarını hafifletmek için hızlı bir eyleme acil ihtiyaç olduğu konusunda geniş çaplı tartışmaları tetiklemiştir.

Amerikalı temsilci, Suriye rejiminin insani yardım operasyonlarını engelleme ve Birleşmiş Milletler’in Ürdün sınırındaki Rukban kampına ulaşmasını engelleme geçmişine ışık tutmıştır. Birleşmiş Milletler’in Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, son aylarda evlerini terk etmeye zorlanan binlerce kişinin ölüm ve yaralanmalara neden olan şiddetin devam ettiğini vurgulamıştır.

Öte yandan Birleşik Krallık’tan Barbara Woodward, sınır ötesi yardıma sürdürülebilir bir yaklaşım çağrısında bulunurken, Francisca Gatt, yaklaşık 12,1 milyon kişi arasında yüksek gıda güvensizliği oranları olduğu ve yaklaşık 2,5 milyon kişiye verilen desteğin Birleşmiş Milletler aracılığıyla gıda ve nakit yardımı almasının durdurulduğu konusunda uyarıda bulunur, Bu durumda, yetersiz beslenme, kötü sağlık, eğitim eksikliği ve zorla evliliğin devam etmesi nedeniyle çocukların durumunu daha kötüleştirmektedir.

Sonuç :

Suriye rejiminin ve Rusya’nın müdahalesi, insani yardım çalışmalarının önünde büyük bir engel olmaya devam etmektedir. İnsani yardım çalışmalarının sürekliliğini ve bundan yararlanan kişilerin haklarını garanti altına alacak hızlı ve kapsamlı bir çözüm gerektirir. Suriye’de insani yardımın çalınması, Suriye halkının yaşamları ve insanlık onuru için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Vatandaş Onuru Derneği ve diğer uluslararası taraflardan gelen raporlar ve bilgiler, Suriye rejiminin insani yardımları siyssi ve askeri amaçları için kullanmasının, Suriye halkının yaşadığı insani ve ekonomik krizi daha kötüleştirdiğini göstermektedir.

Uluslararası bağışçılar, Suriye’de çalışan insani kuruluşları ve sivil toplumu incelemeli, bağımsızlıklarından emin olmalı ve yardımların belirtilen amaçlar dışında kullanılmamasını sağlamalıdır. Bu bağlamda insani yardım çalışmalarının sürekliliğinin sağlanması ve yardımların silaha dönüştürülmemesi veya insanlık dışı kullanılmaması için uluslararası kuruluşlar düzeyinde etkin izleme mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir.

BM Güvenlik Konseyi’ndeki Rus şantajının çözümü, Rusya’nın ve BM Güvenlik Konseyi’nin diğer üyelerinin insanlığına seslenmeye çalışmak değil, Ancak büyük ülkelerin ve Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi onayı olmadan yardım sağlaması için yasal bir yol sunması gerekmektedir.

Bunu daha önce Vatandaş Onuru Derneği’nde belirttiğimiz gibi ve bugün tekrar ediyoruz, BM Güvenlik Konseyi’nin izni olmadan da BM yasal olarak İdlib’e insani yardım ulaştırabilir.Bu nedenle uluslararası toplum, insan haklarının korunması ve Suriye halkına gerekli insani yardımın sağlanması için ciddi ve acil tedbirler almalı, Ayrıca, Suriyelilerin kendi belirlediği güvenli bir ortamın koşullarını sağlayan kapsamlı bir siyasi çözüm aracılığıyla acı sona erdirmek için ciddi bir çaba sarf edilmelidir. Bu çözüm, Suriyeli mültecilerin gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönmesini sağlamalıdır.