Giriş: 

Avrupa kıtasında, Rusya’nın mülteci akışını kolaylaştırarak istikrarı bozmayı amaçlayan çabaları nedeniyle daha da ağırlaşan göç krizinin tırmanmasıyla birlikte endişeler yükselmeye başlamıştır. Bu olayların başında Finlandiya’nın Rusya ile olan sınır kapılarının kapatılması ve çok sayıda gelişin askıya alınması Moskova’nın gerçek planı hakkında birçok soru işareti yaratmaktadır. 

 Son raporlar, sınır geçişlerinin kapanmasından önceki son girişimde gözaltına alınan kişilerin Suriye’nin çeşitli bölgelerinden geldiğini gösteriyor. Bu durum, Moskova’nın bu bağlamdaki amaçları konusunda şüpheler uyandırmaktadır. 

 

‘Hibrit Operasyonu’ suçlamaları Avrupa’da endişe yaratmaktadır:

Finlandiya, Rusya ile sınırlarındaki çoğu geçiş noktasını kapatma kararı aldı. Bu, komşu iki ülke arasındaki durumları tırmandıran bir adımdır. Helsinki, Moskova’yı, mültecileri ve göçmenleri Doğu Avrupa’nın sınırlarından koordineli bir şekilde yönlendirmekle suçlamıştır. Finlandiya Başbakanı Petri Orpo, ülkenin Rusya ile sınırlarının çoğunu kapatacağını açıkladı. Bu çaba, Kuzey Avrupa’da bulunan ülkenin sığınmacı akışını durdurmaya yönelik bir girişimi olarak, sadece bir geçiş noktasının açık bırakılacağı şekilde planlanmıştır. 

 Bu adım, 1330 kilometrelik sınırlarda artan gerilimlerin ardından gelmektedir. Helsinki, Moskova’yı, Finlandiya’nın Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliği yapmasının bir sonucu olarak, sığınmacıları ve göçmenleri kışkırtıcı ve açık bir şekilde intikam alıcı bir hareketle yönlendirmekle suçlamıştır. Estonya, Rusya’yı sınırlarına insanları getirerek Baltık ülkelerinin güvenliğini ve istikrarını zayıflatmaya yönelik “Hibrit operasyonu”yla suçlamıştır. 

 Mevcut tırmanış, Moskova’nın mülteci ve göçmen sayısındaki artıştaki rolüne dair artan suçlamalar ve şüphelerle birlikte gelmektedir. Raporlara göre, Somali ve Suriye’den gelen 75 kişi, Narva geçiş noktasından Estonya’ya giriş denemesinde bulundular, ancak hiçbiri sığınma talebinde bulunmamıştır. Benzer bir bağlamda, Finlandiya, bu ay Rus sınırlarından gelen 600’den fazla mültecinin varlığını duyurdu. Bu, genellikle sıfır ile 10 arasında değişen normal sayıya kıyasla büyük bir artışı göstermektedir. 

Finlandiya ve Rusya arasındaki uluslararası sınır kapısında terkedilmiş bisikletler, göçmenlerin kuzey sınır istasyonlarına varmasıyla birlikte ortaya çıkmıştır.

Minsk: Avrupa’ya Yönelik Göçmen Kaçakçılığında Önemli Bir Rol oynamaktadır: 

Dünya, 2021 yılından bu yana uluslararası sahnede yeni bir rol oynamaya başlayan Minsk’e odaklandı. Başkent, Avrupa Birliği’ne ulaşmayı hedefleyen göçmenler için birinci derecede kaçakçılık rotası olarak görünmektedir. Minsk’in diplomatik girişimleri, Avrupa sınırlarına ulaşmak isteyen göçmenleri çekmek ve işe almak için Belarus’a genelinde yayılan bir seyahat acenteleri ağının oluşturulduğunu ortaya çıkarmıştır. 

Belarus’un başkenti Minsk, son dönemde giderek artan diplomatik gerilimlerle birlikte yeni bir strateji izliyor. Bu strateji, Belarus Başkanı Alexander Lukashenko’nun Orta Doğu’daki müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirmek amacıyla benimsediği bir yaklaşımı işaret ediyor, özellikle Suriye rejimi ile olan ilişkilerini göstermektedir. Belarus, göçmenleri çekme ve onları Avrupa sınırlarına yönlendirme konusunda önemli bir merkez olma rolünü güçlendirerek, bu göçü kolaylaştırmadaki rolü ve bu gizemli senaryonun jeopolitik etkileri hakkında tartışmalara yol açmıştır. 

Daha geniş bir diplomatik bağlamda, bu hamle, Minsk’in bölgesel ilişkileri canlandırmak ve Orta Doğu’daki varlığını güçlendirmek için artan çabalarını yansıtmaktadır. Bu özellikle, bölgedeki artan diplomatik gerilimlerin ortasında gerçekleşmektedir. 

Dikkat çekici olan, Belarus’un sadece Suriyeli mültecileri kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda Iraklı göçmenleri Şam’dan hava yolculuklarıyla taşımasıdır. Irak ile Belarus arasındaki uçuşların durmasına rağmen, Visaç ve Oscar Tour gibi seyahat acenteleri, Suriye’den gelen ve giden yolcularla ilgilenmeye hazır olduklarını belirten yeni bir ticari duruş benimsemiştir. 

Aynı zamanda, Belarus’un havayolu şirketi Belavia ve seyahat ajansı Travel Dream, Suriye’den Lübnan’a seyahat etmek isteyen yolculara “belge onayı” sağlama konusunda tercih edilen hale geldi, bu da Belarus’a geçiş sürecini kolaylaştırmaktadır. Belarus’un Orta Doğu’ya dönüşü, Minsk ve Şam arasındaki gelişen ilişkilerle aynı döneme denk gelmiştir. Bu ilişkiler özellikle kaliteli silahların değişimi alanında daha güçlenmiştir. 

Birkaç yıl önce, Rusya, Suriyeli göçmenlere Rusya’ya gelme fırsatı sunarak, özellikle Suriyeli işadamı Rami Makhlouf’a ait olan Sham Wings Havayolları aracılığıyla, Belarus üzerinden Avrupa’ya gitmelerine izin vermiştir. Cham Wings Havayolları’nın uzun süredir Minsk’e uçuş gerçekleştirmesi, Arap ülkeleri ile Beyaz Rusya arasındaki diplomatik ve ticari alanda yeni
anlaşmalar hakkında birçok soruyu gündeme getirmiştir. 

 

Suriye’yi halkından boşaltmak için sağlam bir Suriye-Rusya planı var mı ?! 

Rusya’nın Suriye’deki stratejileri, Suriye’nin nüfusunu boşaltma amacını taşıdığına ve mülteci krizini Avrupa’ya karşı bir silah olarak kullanma niyetine işaret ediyor. Rusya, demografik değişim süreçlerini uygularken kendisinin ve Suriye rejiminin hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadır. 

Rusya’nın askeri üssü Hmeymim’in Tartus ve Lazkiye sahillerinde bulunmasıyla birlikte, bu iki şehir de Rusya’nın doğrudan kontrolü altında sayılmaktadır. Bu bölgelerden göçmen teknelerinin Kıbrıs’a doğru akışı hala devam etmektedir. 

Suriye’nin rejiminin kontrolü altındaki sahil bölgelerinde, özellikle Tartus ve Lazkiye sahillerinden Kıbrıs’a doğru çeşitli balıkçı tekneleri aracılığıyla aktif bir kaçak göç hareketi yaşanmaktadır. Kıbrıs yetkilileri, 2023’ün ilk beş ayında, özellikle Mayıs ile Temmuz arasında, bu deniz yolculuklarıyla adaya gelen Suriyeli göçmen sayısında %60’lık bir artış olduğunu açıkladı. Bu dönemde, Kıbrıs yetkilileri, 19 tekneyle 452 Suriyeli göçmenin adaya ulaştığını kaydetmiştir. 

Suriye limanlarında alınan sıkı güvenlik önlemlerine rağmen bu deniz yolculukların devam etmektedir. Bu durum, Suriye sahilini kontrol eden Rus kuvvetlerinin, Hmeymim üssü aracılığıyla bu olaya göz yumduğunu, bu faaliyetlerin güvenlik güçleriyle bağlantılı aracılar tarafından koordine edildiğini ve bölgedeki askeri istihbarat kuvvetlerinin bu operasyonları maddi karşılık karşılığında kolaylaştırmada rol oynadığını göstermektedir. 

Bu adım, Suriye’nin kendi vatandaşlarını boşaltma ve Suriye dışından gelenlerin girişini kolaylaştırma çabaları arasındaki içsel bağlantıyı vurgular. Bu, Suriye rejiminin demografik değişim hedeflerini gerçekleştirme çabalarının bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Son zamanlarda yayılan Suriye İçişleri Bakanı’nın kararı, Irak vatandaşlarının Suriye’ye vize veya önceden izin olmaksızın girişini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu durum, uluslararası düzeyde geniş bir düşünceyi Suriye krizinin, diplomatik ve insani çözümleri gerektiren bir mesele haline getirmektedir. 

 

Sonuç: 

Bu yeni tırmanma, Rus ajandası ve göçmenlerin Avrupa ülkeleri üzerinde baskı unsuru olarak kullanılma olasılığı hakkında sorular yaratmaktadır. Bu hareketlerin görünürdeki amacı, Suriyeliler de dahil olmak üzere mültecileri kullanarak Avrupa’dan intikam almak ve bazıları bunu Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerde üzerinde çalıştığı demografik değişime bağlamaktır. Ancak, insan boyutu hâlâ en büyük endişe kaynağıdır. Masum siviller, bu politikaların yükünü taşımakta ve bu kızgın diplomatik savaşlar nedeniyle acıları artmaktadır. 

Bu artan olaylar, Avrupa ülkeleri ve uluslararası toplumu, bu koşullarla nasıl başa çıkılacağı konusunda düşünmeye sevk etmelidir.İnsan haklarına, geri göndermeme ilkesine, göçmenlerin güvenliğine ve bunların siyasi kart olarak kullanılmamasına odaklanarak, bu karmaşık durumlarla başa çıkmak için daha fazla uluslararası işbirliği hakkında düşünme ve pratik ortak çözümler bulmak için çok çalışma çağrısında bulunmaktadır.Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği, bir dizi rapor ve bilgilendirme ile, Suriyelilerin kendi belirlediği güvenli ortam şartlarını sağlayan kapsamlı siyasi çözümün, Suriye’ye istikrar getiren, göçü durduran ve mültecilerin geri dönüşüne yardımcı olan sürdürülebilir tek çözüm olduğunu doğrulamıştır.