Giriş

2011 yılında reform çağrısıyla toplanan barışçıl gösterilerle başlayan Suriye’deki çatışma, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana uluslararası toplumun karşılaştığı en karmaşık sorunlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bu sorunun yakın bir zamanda çözüme kavuşması da mümkün görünmemektedir. Çatışma, hem jeopolitik karmaşıklığı hem de bölgesel ve uluslararası doğrudan cepheleşme ve vekil savaşları için bir sahne haline gelmesi açısından istisnai bir durum teşkil ediyor. Bunlardan daha da önemlisi, çatışmaların neden olduğu can kayıplarının boyutu, milyonlarca Suriyelinin korkunç yaşam koşulları altında yaşamaya mecbur kalması, altyapının yıkımı ve ülkenin toplumsal ve demografik yapısında neden olduğu köklü değişiklikler açısından benzersiz bir durumun varlığıdır.

Bazı karar alıcı güçler ve uluslararası arabulucular plansızca soruna hızlı bir çözüm arayışına girdiler veya Suriye rejimini ve onun Rus ve İranlı hamilerine taviz verme fikrine kapıldılar. Ancak, Suriyelilerin isteklerini karşılayacak kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm, savaşı sona erdirmenin, bölgede istikrarı yeniden sağlamanın ve çatışmanın etkilerinin komşu ülkelere ve Avrupa’ya sirayet etmesini önlemenin tek yolu olmaya devam ediyor.

Kısmi veya eğreti çözümler, yalnızca Suriyelilerin acısını gereksiz yere uzatacak ve şu anda hayal edilmesi zor şekillerde krizi şiddetlendirecektir. Bu, ülkenin sosyal bütünlüğünden geriye kalan ne varsa geri dönülmez bir şekilde yok edecektir.

Suriye’de sürdürülebilir ve kapsamlı bir çözüm kavramı ele alınırken aşağıdaki temel gerçekler dikkate alınmalıdır:

  • Ülkenin 2011 yılında sahip olduğu nüfusun yarısından fazlası, ezici bir çoğunlukla Suriye rejimi ve müttefikleri tarafından, insanlığa karşı suçların ve Suriyelilere karşı işlenen savaş suçlarının doğrudan bir sonucu olarak yerinden edilmiştir.
  • İran ve Suriye rejimi, Suriye’deki kilit stratejik alanlarda, bu alanlarda geçerli olan toplumsal yapıyı zaten önemli ölçüde etkilemiş olan ve ülkenin geleceği için tektonik siyasi sonuçları olacak bir demografik yeniden yapılandırma süreci yürütmektedir.
  • Ülkenin güvenlik, askeri, siyasi ve ekonomik durumu, yerinden olmuş Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönmelerine engel oluşturuyor. Hali hazırda insan ve vatandaşlık haklarından tam olarak yararlanamıyor ve bu haklarını kullanamıyorlar veya ülkelerinin geleceğini şekillendirmede aktif bir rol alamıyorlar.

Bu nedenle, Suriye’de kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm tanımlamaya ve uygulamaya yönelik herhangi bir gerçekçi girişim, yukarıda belirtilen olguları ve yerinden olmuş Suriyelilerin anavatanlarına geri döndürülmesi için etkili, pratik bir çerçeve sağlama ve siyasi bir çözümün tanımlaması ve uygulanması süreçlerine katılmalarına olanak verilmesi gerekliliğini ele almalıdır.

Cenevre Bildirisinde (2012) “geçiş sürecinin gerçekleşebileceği tarafsız bir ortam” oluşturmanın önemi vurgulamıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 (2015) sayılı kararında da “mültecilerin ve ülke içinde yerinden olmuş kişilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde evlerine geri dönmeleri ve çatışmalardan etkilenen bölgelerin rehabilitasyonu için koşulların oluşturulması ihtiyacının kritik bir önem arz ettiği” vurgulanmıştır. 2015 yılında yaklaşık dört milyon Suriyeli mülteci vardı ve şu anda altı milyondan fazla mülteci ve neredeyse yedi milyon ülke içinde yerinden olmuş kişi bulunmaktadır.

Suriye nüfusunun yarısından fazlası güvenli bir ortamdan yoksun olup bu durum bölgesel istikrar için potansiyel olarak yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, ilgili BMGK kararları ve bildirileri, yalnızca çatışmanın taraflarının çıkarları ve bakış açılarına göre değil, daima Suriye halkının isteklerine göre yorumlanmalıdır.

Suriye’de siyasi bir çözüm geliştirme noktasında Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesi göz ardı edilemez. Suriye’de yaşanan çatışmalar ve uluslararası toplumun bu sorunu (yanlış) ele alış biçimi Ukrayna’daki trajedinin tohumlarını ekti. Suriye’de sürdürülebilir ve kapsamlı bir çözüm için temel fikrin bir parçası olması gereken kesin dersler ve sonuçlar bulunmaktadır.

Her şeyden önce, uluslararası toplum, yerinden olmuş Suriyelilerin organize bir şekilde evlerine geri dönüş sürecinin herhangi bir boyutunda Rusya’nın “garantör” olarak rol oynayabileceği yanılsamasını terk etmelidir. Rusya, arabulucu olarak değil, bu çatışmanın bir tarafı olarak değerlendirilmelidir. Rusya, son 6 yıldır Suriye’de uyguladığı politikaları Ukrayna’da takip etti: açlık ve kuşatmalar yoluyla sivilleri hedef almak ve onları kitlesel olarak zorla yerinden etmek. Bunlar sadece “çatışmanın sonuçları” değil, Moskova’nın askeri ve siyasi hedeflere ulaşmak için kullandığı araçlardır. Suriye’de, rejimin Ağustos 2013’te Guta’da kimyasal silah kullanması ve kadın ve çocukların da dahil olduğu yaklaşık 1.400 sivili öldürmesinin ardından Suriye rejiminin kimyasal silah stokunu kaldırmak ve yok etmek için 2013 yılında Rusya’ya “garantör” rolü verildi. Nihayetinde stoklar tamamen yok edilmedi; Suriye rejimi sonraki yıllarda en azından Rusların bilgisi dahilinde sivillere yönelik daha fazla kimyasal saldırı başlattı.

Yerinden edilmiş Suriyelilere, evlerini yıkıp onları zorla yerinden eden failin garantilerinin kabul ettirilebileceği bir senaryodan söz edilemez. Ayrıca uluslararası toplum, Suriyelilerin gözünde bir şekilde inandırıcılık kazanmak için Rusya’nın hem Suriye’deki hem de Ukrayna’daki politikaları ve vahşetiyle başa çıkma konusunda tutarlı davranmalıdır.

Son yıllarda, “güvenli bir ortam”, tüm etkili ülkelerin Suriye’ye ilişkin siyasi tartışmalarda kullandığı anahtar kelime haline geldi. Ancak, siyasi çözümün herhangi bir bileşenine ulaşmak için güvenli bir ortamın gerekli bir koşul olduğu tüm taraflarca öne sürülmesine rağmen, hiçbir zaman net bir şekilde tanımlanmadığı gibi gerçekleşmesi için bir yol haritası da çizilmedi. Daha da önemlisi, bu tür bir güvenli ortam için gerekli koşullar ve belirleyici unsurlar konusunda Suriyelilere danışılmamıştır.

Suriye Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği (SACD), içinde bulundukları durumu anlamak ve Suriye’nin geleceğine ilişkin vizyonlarının ve güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde ana yurtlarına geri dönmeleri için gerekli koşulların gerçekçi bir resmini çizmek için iki yıldan fazla bir süredir ülke içinde yerinden olmuş Suriyeliler ve mültecilerle sistematik ve düzenli bir şekilde iletişim kuruyor.

Bu iletişim, yerinden edilmiş topluluklarla düzenli ve kesintisiz fiziksel temas kampanyaları ve yerinden edilmiş Suriyelilerin özlemleri, korkuları ve karşılaştıkları zorluklar hakkında derinlemesine bir anlayış geliştirmek için tasarlanmış tartışmalar yoluyla sağlandı. SACD ayrıca, Suriyelilerin güvenli bir ortam vizyonunu ve geri dönüş koşullarını belirlemek için binlerce Suriyeli adına Suriye rejimi tarafından kontrol edilen bölgeler de dâhil olmak üzere Suriye içinde ve dışında odak grup görüşmeleri ve anket çalışmaları yapmıştır.

Bir grup Suriyeli ve uluslararası hukuk ve anayasa uzmanı, daha sonra bu kapsamlı görüş belgesi ve Suriyelilerin bakış açısından güvenli ortamın doğru ve ayrıntılı bir tanımını sağlayan ve uygulanması için pratik ve pragmatik bir yol haritası tanımlayan bir dizi ayrıntılı ek belgenin hazırlanabilmesi için, yerinden edilmiş Suriyeli topluluklar ve ülke içindeki ve dışındaki etkili kişilerle bu iletişim sürecinin sonuçlarını gözden geçirdi.

SACD’ın yerinde erişim çabaları ve uzmanların son 2 yılda yürüttüğü tartışmalar neticesinde, nüfusun yarısından fazlasını oluşturan bir seçmen kitlesini teşkil eden yerinden edilmiş Suriyeliler için üç ana endişe ve muammanın varlığı tespit edildi:

  • Herhangi bir büyük ölçekli ve kesin geri dönüşün önünde duran ana engel, Suriye’deki güvenlik durumu ve bunun doğurduğu sonuçlardır.
  • Geri dönenler, keyfi olarak gözaltına alınma ve/veya zorla kaybetme, zorla silah altına alınma, gasp ve taciz edilme gibi gerçek risklerle karşı karşıyalar.
  • Suriyelilere karşı kimyasal silah kullanımı da dahil olmak üzere kalıcı etkileri olan savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar tamamen cezasız kaldı.

SACD tarafından tespit edilen yerinden edilmiş Suriyelilerin güvenli bir çevre vizyonu, herhangi bir siyasi düşünceden bağımsız olarak tamamen insan hakları ve insani bir perspektife dayanmaktadır. Kaderlerini tayin edecek siyasi tartışmalarda Suriyelilere gerçek ve etkili bir ses verme ihtiyacını iletmekte ve güvenli bir ortamın tanımlaması veya uygulanmasında yapılacak herhangi bir hatanın Suriyelilerin hayatlarına ve haysiyetlerine mal olacağını kabul etmektedir.

SACD’ın güvenli bir ortamın uygulanmasına ilişkin tutumu, Cenevre Bildirisi ve 2254 sayılı karar da dahil olmak üzere ilgili belge ve kararların yanı sıra benzer durumları yaşayan diğer ülkelerden alınan derslere dayanmaktadır. SACD, pratik ve pragmatik sonuçlar çıkarmak ve en iyi uygulamalar bütününü oluşturmak için mültecilerin dönüşünü düzenleyen ilgili belgelerin benimsediği ilkeleri, belgelerin içeriklerini ve bunların uygulanmasını kapsamlı bir şekilde inceledi.

Bu çalışma, kavramsal bir bakış açısıyla ideal güvenli ortamın teorik bir tanımını geliştirmeye odaklanmak yerine, Suriyelilerin vizyon ve özlemlerini, kesin olarak tanımlanmış uygulama prosedürleri ve aşamaları ile somut bir yol haritasına dönüştürmeye ve nihayetinde tüm ülke ve tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamın yaratılmasına odaklanmıştır.

Bu yol haritası, geri dönüş sürecini, her birinin kendi ön koşulları, hedefleri, riskleri ve dikkate alınması gereken bir dizi pratik önlem paketi ile birbirinden çok farklı üç ana faza bölen üç aşamalı bir çerçeveden ibarettir:

  1. Dönüş öncesi aşaması
  2. Dönüş süreci aşaması
  3. Dönüş sonrası aşaması

Böylesi aşamalı bir yaklaşımın, teorik perspektiften ziyade operasyonel bir bakış açısıyla analiz edildiğinde, geri dönüş sürecinin karmaşıklığı tarafından yönlendirildiği görülecektir. Böyle devasa bir girişimi bölümlere ayırmak bir zorunluluktur, çünkü her aşamanın farklı önkoşulları ve hedefleri vardır ve her aşama, çalışma alanları, aktörler, araçlar ve sonuçlar açısından farklılık gösterecek olan bir sonraki aşamanın zeminini hazırlamaktadır. En önemlisi, her aşama, yerinden edilmiş Suriyelilerin sürece olan güvenini kazanmalı, kademeli ancak somut bir ilerleme göstermeli ve güvenilir uluslararası aktörler tarafından sağlanan garantilerin uygulanmakta olduğunu göstermelidir.

Tüm Suriyeliler için kendi vizyonlarına ve ülkelerinin durumuna ilişkin anlayışlarına göre güvenli bir ortamın sağlanamaması, yalnızca daha fazla istikrarsızlığa ve başta Avrupa’ya ve Türkiye’ye olmak üzere yeni göç dalgalarına yol açacaktır. Norveç Mülteci Konseyi, ülkedeki durumun böyle devam etmesi halinde önümüzdeki 10 yıl içinde 6 milyon Suriyeli mültecinin daha yerinden edileceğini öngörmüştür. 2020 yılında SACD tarafından yapılan ankete göre, ankete katılan yerinden edilmiş, sayıları 1100 civarında olan Suriyelinin yaklaşık yüzde 82’si, rejim değişikliğini geri dönüşlerinin temel koşulu olarak görmektedir. Bu nedenle, ekonomik erimenin ortasında ve bir yargı ve yasal çerçeve söz konusu olmaksızın Suriye rejimi tarafından uygulanan mevcut güvenlik ve askeri politikalar göz önüne alındığında, geri dönüş için güvenli bir ortam hala çok uzakta.

Uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çözüm, güvenli bir ortamın bölünmez bir bütün olduğunu kabul etmelidir: bahse konu güvenli ortam Suriye’nin tamamı ve tüm Suriyeliler için güvenli olmalıdır. Şu anda ülkede hiçbir şekilde güvenli bölge yok. Ülke fiili etki alanlarına bölünmüş olsa da, hiçbir alan diğerlerinden ayrı olarak güvenli kabul edilemez.

Yazının tamamını aşağıdaki linkten indirip okuyabilirsiniz: